Yurtdışına çıkmaya karar
verdiğiniz andan itibaren yoğun bir sürece girersiniz. Vize hazırlığı,
pasaport, seyahat sigortası derken gezi öncesi hazırlıklara sıra gelir.
Gezinizi ne kadar iyi bir biçimde planlarsanız, o kadar verimli bir tatil
yaparsınız. Seyahat öncesini planlamak kadar, seyahat sırasında neler yaptığınız,
nasıl davrandığınız da önemlidir. Gittiğiniz her ülkenin kendine has
özellikleri vardır çünkü. Bu nedenle dikkat etmemiz gereken pek çok husus var. İşte
bu yazıda kişisel deneyimlerimden yola çıkarak geziniz sırasında işinize yarayacak
5 önemli tavsiye vereceğim.
1. Selam ve tebessüm
Tebessüm günlük yaşamımızdan
silineli çok oldu. Maalesef selam da gitgide kayboluyor. Artık bir gişe
çalışanına selam verdiğinizde şaşırıyor, hiç fark ettiniz mi? Size bu konuda
tavsiyem, özellikle yurtdışında gittiğiniz her yerde iletişim kuracağınız
kişilere selam verin. Buna yapmacıktan da olsa bir gülümseme katarsanız
tadından yenmez. Gittiğiniz ülkenin dilinde en azından “Merhaba” ve “Teşekkür
ederim” demeyi öğrenmenizi öneririm. Belki İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da,
İspanya’da aynı etkiyi yaratmaz ama daha küçük, kendine özgü dilleri olan
ülkelerde insanlara kendi dillerinde selam vermeniz onların gururunu okşayacak;
size yapılacak muameleyi olumlu yönde etkileyecektir. Bu tür basit tümceleri
İnternet’te kısa bir aramayla bulabilirsiniz. Akıllı telefon ya da tablet
kullanıyorsanız, böyle basit cümlelerin telaffuzlu biçimde listelendiği
uygulamalar var; onlardan birini indirebilirsiniz. Böyle bir zahmete girmek
istemeyebilir; hattâ İngilizceyi bile doğru düzgün konuşamıyor olabilirsiniz. Sonuçta
dil bilmemek gezmeye engel değil. O hâlde, sıcak bir gülümseme ve bir baş
selamı bile tek başına yeterli olacaktır. Bir selam ve gülümseme size
restoranda küçük bir ikram, bilet gişesinde öğrenci kartınız yoksa bile bir
öğrenci indirimi, hediyelik eşya dükkânlarında bir jest olarak geri dönebilir.
Huysuz, aksi, mızmız, asık suratlı turist hiçbir ülkede sevilmez. Kaba ve soğuk
bir tutumla sipariş ettiğiniz kahve gelirken, garsonun içine tükürmeyeceğinin
garantisi var mı??? :)
2. Gelenek ve yasaları
gözetin
Mayo plajda giyilir! |
Bunun dışında alkol
konusuna da dikkat edin. Bazı Avrupa ülkelerinde bile sokakta, toplutaşıma
araçlarında, parklarda, meydanlarda alkol tüketmek yasaktır. Bunu ihlâl etmeniz
durumunda yüklü bir ceza yiyebilirsiniz. Müslüman ülkelerde ise çok daha
dikkatli ve saygılı olmalısınız bu konuda. Gürültü, şamata, yüksek sesli
kahkahalar, yüksek sesle telefonda görüşmek zaten dünyanın hiçbir yerinde hoş
karşılanmaz. İtalya gibi gürültücü milletler bile bunu yapan turistler olunca
bir medeniyet abidesi kesilip, sizi kınayabilir.
Poz vermek ya da
dinlenmek için olmadık yerlere oturmayın ya da tırmanmayın. Toplutaşıma
araçlarında ya da parklardaki banklarda ayakkabılarınızla insanların oturduğu
yerlere basmayın. Yerlere çöp atmayın. Kiliselere ya da tapınaklara uygun giysilerle
girin. Mabetlere girerken başınızdan şapkanızı, ağzınızdan sakızınızı çıkartın.
Fotoğraf çekmenin ya da flaş kullanmanın yasak olduğu yerlerde bu yasağı
delmeyin. Çünkü bir görevli “flaş yasaktır” levhasını size göstererek size budala
muamelesi yapacaktır. Kendinizi bu duruma düşürmeyin.
3. Yemek meselesi
En açıkgörüşlü, en
yenilikçi insanlar bile, damak tadı söz konusu olduğunda son derece tutucu
olabilirler. Mutfak konusunda yeniliklere açık olmanızı öneririm. Gittiğiniz
ülkenin yerel tatlarını denemekten çekinmeyin. Bazı yiyeceklere karşı alerjiniz
ya da tüketim kısıtlamanız varsa gittiğiniz yerlerde söyleyeceğiniz yemeğin
içinde ne olduğunu sorabilirsiniz. Bazı yemeklerde alkol, alışkın olmadığınız yerel
baharatlar veya domuz eti kullanılıyor olabilir. Bunu göz önünde bulundurun ve
sormaktan çekinmeyin.
Dünyanın her yerinde bulabileceğiniz
fastfood restoranlarına, Türklerin işlettiği kebapçılara (buna aslında çok da
karşı değilim, muhabbetleri çok güzel olabiliyor gurbetçilerin), o bölgeye özgü
olmayan yiyecekler sunan lokantalara gitmeyin. Fakat yerel yemek sevdasıyla,
şehrin en turistik yerindeki tıklım tıklım mekânlardan da uzak durun. Böyle
yerler hep çok kalabalık olur hem de fiyatlar olması gerekenden daha şişkindir.
Kalabalık müşteriyle başa çıkmak için genelde porsiyonlar özensiz ve lezzetsiz
hazırlanır. Siz siz olun, gittiğiniz şehrin yerlileri nerede yemek yiyor onu
öğrenin. Bir bankta otururken, o şehrin yerlisi genç bir öğrenciye danışmanız,
genelde sizi en iyi adrese yönlendirir. Çünkü dünyanın neresinde olursa olsun, öğrenci
milleti en iyi yemeği, en ucuza nerede bulabileceğini pek iyi bilir!
Gittiğiniz yerlerde
sipariş verirken yemeklere fazla müdahale etmeyin. Menüde size en uygun olanı
seçin ve yemeğin önünüze gelmesini bekleyin. İçinde şu olmasın, üstüne bundan
serpmeyin vb gibi kaprisler genelde hoş karşılanmaz ve sonu da pek hayırlı
olmaz. Düşünsenize Türkiye’ye gelen bir turist bilmediği için, mantının ya da
İskender’in üstüne yoğurt koymayın diyor. Sizin de yemeğinizden çıkarttıracağınız
bir malzeme, yemeğinizin tadını bozabilir. Garson iyi niyetle sizi uyarmak isteyebilir.
Siz itiraz edersiniz ve alın size gereksiz bir gerginlik. O nedenle,
yiyebileceğiniz bir şeyi seçin ve şefin maharetine güvenin.
4. Değerli eşyalarınız
Geziye çıkarken altın
künyelerini, küpelerini, kolyelerini, bileziklerini de beraberinde götüren
hanımları oldum olası anlamam. Zaten Avrupa toplumları da bizim bu altın tutkumuzu
hiç anlamaz. Onların güzellik anlayışında altının pek yeri yok, baştan
söyleyeyim. Bu nedenle hanımlar, altınlarınızı evde bırakın. Böylece
kaybetmeniz durumunda ah vah etmenizin de önüne geçmiş olursunuz. Hele ki, Doğu
ülkelerine ya da yoksul Avrupa ülkelerine gidiyorsanız değerli eşyalar taşımak
sizi açık bir av konumuna sokar. Başta kendi güvenliğiniz için değerli
takılarınızı evde bırakın.
Akıllı telefonlarınız,
tablet bilgisayarlarınız ya da pahalı kameralarınız varsa bunları korumak da
önemlidir. Özellikle trenler ve otobüsler yüksek riskli alanlardır. Hele ki
yorgunluk atmak için biraz kestirmeye karar vermişseniz, çok büyük tehlike
altındasınız. Bu eşyalarınızı hiç göstermeksizin çantanızda saklamanız yararlı
olabilir. Müze kuyruklarında, parkta çimlerde uzanırken vb yakınınızdaki
birinin usulca çantanızı açıp sizi soyması işten bile değildir. Hangi ülkede
olursanız olun, artık yankesiciler çok büyük bir sorun. Buna karşı dikkatli ve
tedbirli olun.
Yurtdışına çıkarken para
değişimi yapmak önemlidir. Genelde bu işi Türkiye’de yapmak daha mantıklı.
Çünkü Türk Lirası yurtdışına az bulunan para birimleri kategorisine giriyor ve
döviz kuru Türkiye’dekinden daha yüksek olabiliyor. O nedenle ihtiyacınız
olabilecek miktarda parayı Türkiye’de değiştirerek yola çıkmak mantıklı. Tabii
paranıza sahip çıkmak, seyahatin en güç kısımlarından. Paranızı cüzdanda,
cüzdanı da cepte ya da çantanızda tutmak hırsızlara, yankesicilere davetiyedir.
Taşımaktan çekinmezseniz bir bel ya da boyun çantası kullanmanızı öneririm. Bel
çantasının ise fermuarlarını dikkatli kapamanız gerekir; yoksa değerli
eşyalarınızı döke döke yürürsünüz, haberiniz bile olmaz. Boyun çantasına ise
yalnızca para koyulur ve tişörtünüzün içine atılır. Fazla şişkin olursa
giysinizin altından belli olur, çirkin görünür. Kullanması çok zor olsa da
hepsinden güvenlidir boyun çantaları. Tabii
tüm paranızı aynı yerde tutmamaya da özen gösterin. Farklı yerlere bölüştürün
ki birini yitirmeniz durumunda diğeri imdadınıza yetişsin.
Bir miktar parayı da kara
gün akçesi olarak ayırmakta yarar var. Seyahat sonuna kadar hiç kullanmayın bu
parayı. Acil bir durumda kullanmak üzere saklayın. Acil bir durum olabilir,
beklenenden önce ülkeye dönmeniz gerekebilir. Uçak bilet almanız gerekebilir.
Kâbus senaryoları çoğaltılabilir. Bu parayı harcamadan ülkeye dönerseniz bir
dahaki gezinizin finansmanı için ilk parayı kenara koymuş olursunuz, fena mı?
:)
5. Pazarlık etmek ve
tutumluluk
Bir turistin yurtdışında
en iyi bilmesi gereken şeylerin başında tutumluluk ve pazarlık etmeyi bilmek
gelir. Gereksiz harcamalardan ve şişkin fiyatlardan kaçınarak çok farklı
etkinliklere bütçe ayırabilirsiniz. Örneğin otelinizden bir müzeye gidiyorsanız
ve arada iki duraklık bir mesafe varsa; otobüse binmeyip yürüyün. Hem şehrin
sokaklarını, caddelerini keşfetmiş olursunuz; hem de gidiş-dönüş otobüs/metro
biletinden tasarruf edeceğiniz toplam 4 avroyla şehrin en güzel kafesinde yarım
saat oturup bir kahve içebilirsiniz mesela.
Madde 1’de belirttiğim
üzere içten bir selam ve buna eşlik edecek bir gülümseme, alışverişlerinizde
size çok yardımcı olabilir. Satıcı sizi kazıklamaktan vicdan azabı duyabilir ya
da size güzel bir indirim yapabilir belki de! Girdiğiniz yerlerde, özellikle
hediyelik eşya dükkânlarında fiyatlar üç aşağı beş yukarı aynıdır. Ve çoğunluğu
Çin’de üretilmiş olan ucuz mallar değerlerinin çok üstüne satılırlar. İşte bu
durumda pazarlık etmeyi iyi bilmek gerekir. Pazarlık etmekte utanılacak bir şey
yok. Onlar üç kuruşluk malları öyle fahiş fiyatlara satmaktan utanmıyorlarsa;
siz pazarlık etmekten niye utanasınız? Baktınız ki, satıcı pazarlığa yanaşmıyor
nazikçe rest çekin. Teşekkür edin, pahalı bulduğunuzu söyleyin ve
elinizdekileri bırakıp dükkândan çıkmaya yeltenin. Genellikle sizi geri
döndürüp istediğiniz indirimi verirler. Vermedilerse aynı şeyi bir başka
dükkânda deneyebilir ya da fiyatlar aynı düzeydeyse risk almayıp başka bir
dükkândan alışverişinizi yapabilirsiniz.
Promosyonlu ürünleri
tercih etmek de bütçeniz için yararlı olacaktır. 3 fiyatına 4 adet, 7 fiyatına
10 adet gibi kampanyalar sunan dükkânları tercih edin. Çoğu zaman aynı
hediyelikten 10 adet almak çok fazladır. Bu durumda arkadaşınızla 5-5 alıp
fiyatı paylaşmak veya o ürünle ilgilenen bir başka müşteriye aynı şeyi teklif
etmek iyi olabilir.
Özellikle hediyelik alırken pazarlıktan çekinmeyin |
Taksiciler turistlerin
belalısıdır desem çok mu ayıp etmiş olurum? Maalesef dürüst olmayan insanlar
yüzünden gerek Türkiye’de, gerekse yurtdışında yabancısı olduğunuz bir yerde taksi
kullanmak kazıklanmakla eşdeğer oldu. Ben yurtdışında hiç taksi kullanmıyorum. Daha
uzun da sürecek olsa toplutaşımayı tercih ediyorum. Hiç değilse
kazıklanmıyorum, param cebimde kalıyor. Her zaman bavulumu olabildiğinde hafif
hazırladığım için toplutaşıma kullanmak benim için sorun değil. (Bavul hazırlığıyla
ilgili tüyolarım için buraya tıklayın)
Eğer uygunsuz uçuş
saatlerine denk geldiyseniz ya da gerçekten çok fazla bavulunuz varsa ve bu nedenle
taksi kullanmak zorundaysanız; binmeden evvel taksiciye adresi gösterin ve ortalama
kaça patlayacağını sorun. Aynı şeyi bir başka taksiciye daha sorun ve aldığınız
yanıtlar birbiriyle örtüşüyorsa taksiye binin. Taksiciden mutlaka taksimetre
kullanmasını isteyin. Faturanızı almayı unutmayın. Dedem hep anlatır. Bir
keresinde İsviçre’de taksiye binmiş ve ineceği zaman fiyatı epeyce tuzlu
bulmuş. Taksici fatura kesmiş, plakasını ve adını yazmış. Gidip yarın istediği
bir polise faturayı göstermesini, eğer suçluysa şikâyetçi olabileceğini
söylemiş. Şimdiki taksicilerin önemli bir bölümü maalesef bu dürüstlükten pek
uzak.
***
Bunlar dışında sizin de
gerekli olduğunu düşündüğünüz konular varsa aşağıdaki yorum bölümünden ya da
yandaki iletişim sekmesi üzerinden lütfen bana bildirin ki, bir başka yazımda
değineyim. Şimdiden iyi yolculuklar!
Akıllı tavsiyeler için teşekkür ediyorum. Blog'unuz Google-da başka bir şey ararken karşıma çıktı. Şimdiyedek olduğum seyahetlerde yukarıda belirtilen bazı durumlarla ben de karşılaştım. Diğer taraftan, yazıyı okuduktan sonra yeni bir şeyler de dikkatimi çekti. Daha sonraki gezilerimde dikkata alacağıma eminim.
YanıtlaSilSaygılarla
Asif, Lyon
Asıl ben teşekkür ederim. Yaşam boyu sorunsuz geziler diliyorum size :)
Sil