Ukrayna’ya gitmeye karar verdiğim andan itibaren en çok
ziyaret edilen iki şehir, Kiev ve İlbav (Lviv) dışında birkaç yer daha görmeyi
kafaya koymuştum. Haritayı açıp olabilecek tüm seçenekleri değerlendirdim. Rus
işgali ve çatışmalar yüzünden Karadeniz kıyısındaki güney şehirleri olasılık
dışıydı. İlbav > Kiev arası trenle yolculuk ederken yol üstünde bir yerlerde
durmak da bir seçenekti ancak görmeye değer bir şehir bulamadım. Sonuç olarak
yolumu biraz uzatmayı göze alarak ülkenin güneybatısına yönümü çevirdim. Burada
bir zamanlar Türklerin at koşturduğu, kalelerinde Türk bayraklarının
dalgalandığı şehirler vardı… İlbav (Lviv), Çernivtsi > Hotin > Kamaniçe
> Kiev güzergâhını izlediğim gezinin Çernivtsi ayağını anlatacağım bu
yazıda. Diğer duraklar için ilgili şehirlerin bağlantılarına bir tık!
(Kamaniçe ve Hotin ile ilgili gezi yazılarıma bağlantılara tıklayarak ulaşabilirsiniz!)
Nasıl gidilir?
|
Çernivtsi Garı |
Çernivtsi'de uluslararası bir havalimanı var ve birkaç Ukraynalı şirket İstanbul ile Antalya'ya doğrudan uçuşlar sağlıyor-du... Ülkedeki karışıklıklardan ve maddi olanaksızlıklardan ötürü havalimanı Mart 2014'te uçuşa kapatılmış. Kiev ve İlbav’dan (Lviv) Çernivtsi’ye gitmenin en kolay yolu bana
kalırsa tren. Otobüsler de var ama onca saatlik yolu, Ukrayna’nın eski otobüs ve
bakımsız yollarıyla gitmek bir eziyet olur diye düşünüyorum. Benim yaptığım gibi geceleyin 1.15’te
Lviv Garı’ndan kalkan 668 numaralı trenleri tercih etmek çok iyi bir fikir. Bütün gün İlbav’ı
gezebilir; gece, yataklı vagonda uyuyarak ertesi gün 7,35’te Çernivtsi’ye
varabilirsiniz. Biletleri İnternet sitesinde çevrimiçi olarak ya da gardaki
bilet gişelerinden alabilirsiniz. Birinci mevkide “kupe” dedikleri 4 kişilik
kompartımanları tercih etmenizi salık veririm. Bir kişilik kuşet (yatak) ücreti,
yıkanmış ütülü nevresimler dâhil olmak üzere yaklaşık 100 grivna kadar (2015’te
13 TL) İkinci mevkide kuşetler daha ucuz olmakla birlikte kompartımanlar 15-20
kişilikmiş. Onca kişinin bulunduğu bir ortamda güvenlik açısından da hijyen
açısından da gitmeyi göze alamazdım. Fiyat yeterince uygun olduğu için birinci
mevkii tercih ettim hiç düşünmeden.
|
Yataklı vagondaki kuşetim |
Trenler kalkış saatinden yarım saat önce perona giriyor.
Gelir gelmez trene binip çarşaflarınızı yayabilir, uykunuza başlayabilirsiniz.
Trene binerken biletleriniz kondüktör tarafından toplanıyor. İneceğiniz yere
gelmeden önce kondüktör sizi pek de ince olmayan bir tutumla uyandırıp, sizden çarşaflarınızı toplamanızı istiyor.
Çernivtsi Garı, pek işlek olmayan bir durak. En azından kış
mevsiminde… Yoksa Çernivtsi İlbav’dan sonra batı Ukrayna’nın en çok ziyaret
edilen şehirlerinden biri. Neyse… Çernivtsi Garı, şehir merkezinin epeyce
dışında. Garda hiç kimse tek kelime dahi İngilizce bilmiyor. Turist
bilgilendirme bürosu ya da alabileceğiniz şehir haritası da yok. Öğlen
11.00-12.00 saatleri arasında kapanan bir emanet ofisi var. Yükünüz varsa
buraya bırakabilirsiniz. Trenin gelme saatini bilen taksiciler ve bazı
uyanıklar garda pusuya yatıp gelenlere “Taksi? Taksi?” diye bağırıyor. Resmî
taksici olmayan bir çığırtkan, 40 grivna gibi fahiş bir fiyata beni kentin
turizm ofisinin önüne dek götürdü. (En fazla 20 grivna ederdi hâlbuki) Turizm
ofisinde İngilizce bilen birini bulunca cansimidi gibi yapıştım ve aklıma
gelebilecek her şeyi sordum. Bir şehir haritası alarak yanından ayrıldım ve
şehri keşfetmeye başladım.
Görülmesi gereken yerler
|
Pembe Katedral |
İlk önüne geldiğim anıtsal yapı, gözalıcı pembe rengiyle
Holovna Caddesi’ndeki “Kutsal Ruh Katedrali” oldu. Zaten Ukrayna’da neredeyse
tüm Ortodoks kiliseleri böyle capcanlı renklerle boyanıyor. Ne güzel bir
rastlantıdır ki girdiğimde içeride bir evlilik töreni yapılıyordu. Hayatlarının
ikinci baharında olan orta yaşın biraz üzeri bir amcamızla bir teyzemiz
yaşamlarını birleştiriyordu az sayıdaki davetlinin huzurunda. Biraz izleyip,
birkaç fotoğraf çektikten sonra ayrıldım pembe katedralden.
Katedralin tam karşısında açıklık bir alan var. Gerçi
ağaçlar arasında kendini pek göstermiyor ama ilerlediğinizde görebilirsiniz.
Meydanda birkaç anıt, çevresinde birkaç ihtişamlı bina var. Güzel kareler
yakalayabilirsiniz.
Doğrudan eski şehir merkezine gitmektense, çok sevdiğim bir
şeyi yapmaya karar verdim ve turistik teamüllerin biraz dışına çıkıp şehrin
arka sokaklarına daldım. İyi ki yapmışım. Bizim semt pazarlarına benzeyen bir
alana geldim. Tezgâhlarında meyve-sebze ve envaiçeşit et, süt, deniz ürünü
satan köylülerle karşılaştım. Ukrayna’nın bize en çok benzeyen yüzlerinden
birini gördüm bu çarşı-pazar serüvenimde.
|
Herkes ekmek derdinde |
Şehrin asıl tarihî merkezine doğru adımlarken, şehir
hakkında önceden okuduğum yorumları ve yazıları düşünmeye çalışıyordum.
Çernivtsi de bölgedeki tüm şehirler gibi çok köklü bir geçmişe sahipti.
Rumenler, Türkler, Ruslar, Almanlar… Kimler geçmemişti ki bu kentten. Ama
şehirde asıl iz bırakanlar Avusturyalılar ve Museviler olmuş. Eski kenti gören
herkes sanki ağızbirliği etmişçesine Çernivtsi’deki Viyana esintilerinden söz
ediyor, kente “Küçük Viyana” diyordu gezi yazılarında. Ben ise henüz Viyana’yı
ziyaret etmemiş biri olarak bu konuda yorumsuz kalacağım.
İkinci Dünya Savaşı’na değin kentte hatırı sayılır oranda
Musevi nüfus bulunuyormuş. Ukraynalılar, Rumenler, Lehler, Almanlar ve
Museviler bir arada yaşamaktalarmış. Ama Naziler Musevilerin neredeyse tamamını
toplama kamplarına götürüp katletmiş. Bugün Çernivtsi’de Musevi nüfus yok denecek
kadar az. Ancak izleri hâlâ sürülebiliyor sinemaya, tiyatroya çevrilen sinagoglarda…
|
Belediye Binası |
Merkez Meydanı dedikleri “Tsentralna Ploşça”ya inmek için
yine Pembe Katedral’in önündeki meydana geliyorum. Katedrale yüzümü döndüğümde
solumda kalan caddeler beni doğruca Merkez Meydanı’na götürecek. Burada şehrin
masmavi boyanmış belediye binası yer alıyor. Meydana açılan ara sokaklardan
biri “Teatralna Ploşça” yani Tiyatro Meydanı’na açılıyor. Bir koşu orayı görüp
doğruca asıl bulmak istediğim yere gitmek istiyorum… Şehirdeki yegâne Türk
izlerinin bulunduğu semt… Türk Caddesi, Türk Köprüsü, Türk Kuyusu ve Türk
Çeşmesi…
Elimde harita olmasına karşın bir an beynim dönmüştü. Her
gezginin başına gelir. Her ne kadar harita okumayı iyi bilseniz de bazen yön
duygunuzu yitirirsiniz. Bir yerliye harita üzerinde gitmek istediğim yeri
gösterip elimle bir yönü göstererek “bu taraftan” mı diye sordum. Tabii ki
İngilizce bilmiyordu. Aldı beni taa dibine dek götürdü. Sonra da aynı yolu
gerisingeriye döndü. Bu tür jestlere İspanya ve İtalya’dan alışkın olsam da Ukrayna
bir hayli şaşırtıcı oldu benim için. Bu ülkede karşılaştığım en sevecen, en
sıcak muamelelerden biriydi bu hiç kuşkusuz.
Çernivtsi'de Türk izleri
|
Türk Çeşmesi |
Şehrin bu bölgesi bir nebze engebeli. Vardığım yer yüksekte
kalıyor. Aşağıda bir meydan var. Coğrafi olarak burası bir vadi ya da dere
yatağına benziyor. Türk Köprüsü belki de eskiden bugün var olmayan bir
akarsuyun üzerinde yer alıyordu. Ne yazık ki sorup öğrenebileceğim kimse yok… Türk
Kuyusu ve Türk Çeşmesi ise köprünün altındaki alanda yer alıyor. Merdivenlerden yavaş yavaş inerek semti keşfe
başlıyorum. Türk Kuyusu dedikleri yer yan yana açılmış üç geniş kuyudan
oluşuyor. Üzeri camla kapalı ama turistler buna rağmen bozuk paralar atarak bir
dilek kuyusuna dönüştürmeyi başarmış burayı. Kuyunun hemen çaprazındaysa bir
meydan çeşmesi bulunuyor. Yanıma yanaşan ve benimle doğrudan Almanca konuşmaya
başlayan bir bey amca dili döndüğünce anlatmaya başlıyor bana bölgeyi. Bildiğim
çatpat Almancayla Türk olduğumu söyleyince daha da bir hevesle anlatıyor.
Anladığıma göre eskiden çeşme üzerinde işlemeler ve musluklar da varmış ama
bugün yalnızca düz mermer.
|
Ermeni Kilisesi |
Türk Köprüsü’nün herhangi bir özelliği yok. Sanırım var olan
tarihî köprü yıkılmış ve yerine yenisi yapılmış ama adı yine Türk Köprüsü kalmış.
Meydana bağlanan anacadde de Turetska; yani Türk Caddesi olarak adlandırılıyor.
Semtte bunca Türk eserinin yer almasının nedeni, Çernivtsi bir dönem Türkler
tarafından ele geçirildiğinde burada yoğunlukla Türk görevlilerin yaşamasıymış.
Türkler Çernivtsi’de kısa süreli de olsa yaşadığına göre Çernivtsi’nin Türkçe
bir adı olmalı ama hiçbir kaynakta bulamadım. Kamyanets’e Kamaniçe, Yazlovets’e
Yazlofça diyen biz Türkler, Çernivtsi adını da mutlaka Türkçeleştirmiş
olmalıyız ama ben çok uğraşmama, çok hatırı sayılır insanlara danışmama rağmen
ulaşamadım bu bilgiye. Siz biliyorsanız lütfen ama lütfen beni de bilgilendirir
misiniz?
Yokuş olan Türk Caddesi’ni çıkınca rotam üzerindeki bir
diğer tarihî kiliseye varıyorum. Ermeni cemaatine ait olan bu kilise de
dışarıdan çok güzel görünüyor. Fotoğrafladıktan sonra yoluma devam ederek
Çernivtsi’nin o meşhur Avrupaî yörelerinden birine, Olha Kobilyanska Caddesi’ne
varıyorum.
Güzel cadde, güzel üniversite
|
Olya Koblyanska Caddesi |
Burası yayalaştırılmış geniş bir yol. Gerçekten de Avrupa
esintileri taşıyan binalarıyla, ağaçlandırılmış, ışıklandırılmış ve banklarla
süslenmiş çok şık bir cadde. Şehrin en iyi kafe, restoran ve mağazaları burada
bulunuyor. Çernivtsi’nin İstiklal Caddesi diyebiliriz. Bol bol bakıp fotoğraf
çekerek yürüyorum boydan boya. Cadde üstünde birkaç müze de var. Dilerseniz
gezebilirsiniz. Benim Çernivtsi’de yalnızca bir günüm var ve daha sırada görmem
gereken çok önemli bir durak ile doyurmam gereken çok aç bir karın var!
Olha Kobilyanska Caddesi üzerinde bir restoranda karnımı
doyurduktan sonra birkaç hediyelik eşya dükkânına girip şehrin magnetlerinden
aldım. (Çernivtsi’nin turistik bir yer olduğunu hediyelik ürünlerin çeşitliliğinden
anlayabilirsiniz) Ardından elimdeki haritaya yeniden bakıp, Çernivtsi’nin en
önemli tarihî ve mimarî eserlerinden biri olan Çernivtsi Üniversitesi
yerleşkesine doğru yol almaya başladım.
|
Çernivtsi Üniversitesi |
Kızıl tuğladan yapılan bu anıtsal yapı, 1864-1882 yılları
arasında Çek mimar Josef Hlávka tarafından yapılmış. İlk olarak Dalmaçya ve
Bukovina metropolitlerinin ikâmetgâhı olarak tasarlandıysa da içindeki
derslikler ve kütüphaneleriyle en başından beri dinbilim (ilahiyat) eğitiminin
verildiği bir yer olmuş. Sovyet döneminde din eğitimi durdurulmuş. İkinci Dünya
Savaşı’nda yapı büyük zarar görmüş. Ukrayna bağımsızlığını ilan edince ulusal
miras ilan edilip koruma ve onarım çalışmaları başlatılmış. Onarımın sonunda
bina yeni haliyle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak kayıt altına
alınmış.
Bizans, Mağrip ve Endülüs mimari esintilerini harmanlayan
çok değişik bir yapı olan Çernivtsi Üniversitesi yerleşke binaları gerçekten
etkileyici ve görmeye değer. Girişler 15 grivna. Rusça ve İngilizce rehberli
turlar yapılıyor ama İngilizce turlar Rusçaya oranla çok daha seyrek.
Dilerseniz turdan bağımsız tek başınıza da yerleşkeyi gezebilirsiniz. İçerideki
kiliseyi, ana binayı ve yerleşkenin arkasındaki botanik bahçesini mutlaka
görmelisiniz. İçi de dışı da zevkle tasarlanmış olan bina fotoğrafçılara
gerçekten çok güzel kareler sunuyor.
Çernivtsi serüveninin sonu
|
Çernivtsi Otogarı |
Günübirlik Çernivtsi maceram, üniversite yerleşkesini
ziyaret ettikten sonra sona eriyor. Şimdi Автовокзал (Avtovokzal) dedikleri
otogara gidip Hotin için bilet alma zamanı. Otogar şehir merkezine uzak bir
konumda. Toplutaşıma ile ulaşım olanağı var. Çernivtsi’de otobüs biletleri 3
grivna. Yol yaklaşık 20 dakika sürüyor.
Çernivtsi’nin ufak göründüğüne bakmayın. Eski şehir
merkezini belki bir günde gezip bitirebiliyorsunuz ama belediye sınırları
içinde 270 bine yakın kişi yaşıyor. Artık şehirle birleşmiş çevre ilçeleri de
hesaba katınca Çernivtsi nüfusu 750 bini aşıyor. Şehirde enikonu bir kalabalık
ve trafik var. Bu da dolayısıyla şehre bir canlılık ve hareket katıyor. Bu
konuda bir sonraki durağım olan Kamaniçe’de büyük düşkırıklığına uğrayacağım…
***
Çernivtsi otogarından biletimi alıp neredeyse 1,5 saat
sürecek bir yolculuk için Hotin otobüsüne bindim. Hotin gezi yazıma ulaşmak
için blog’taki
bu sayfama; ya da gezimanya.com’daki
şu yazıma tıklayabilirsiniz!
Şimdiden herkese iyi gezmeler!
|
Çernivtsi Hatırası |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder