Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

1 Şubat 2015 Pazar

Çernivtsi

Ukrayna’ya gitmeye karar verdiğim andan itibaren en çok ziyaret edilen iki şehir, Kiev ve İlbav (Lviv) dışında birkaç yer daha görmeyi kafaya koymuştum. Haritayı açıp olabilecek tüm seçenekleri değerlendirdim. Rus işgali ve çatışmalar yüzünden Karadeniz kıyısındaki güney şehirleri olasılık dışıydı. İlbav > Kiev arası trenle yolculuk ederken yol üstünde bir yerlerde durmak da bir seçenekti ancak görmeye değer bir şehir bulamadım. Sonuç olarak yolumu biraz uzatmayı göze alarak ülkenin güneybatısına yönümü çevirdim. Burada bir zamanlar Türklerin at koşturduğu, kalelerinde Türk bayraklarının dalgalandığı şehirler vardı… İlbav (Lviv), Çernivtsi > Hotin > Kamaniçe > Kiev güzergâhını izlediğim gezinin Çernivtsi ayağını anlatacağım bu yazıda. Diğer duraklar için ilgili şehirlerin bağlantılarına bir tık!

(Kamaniçe ve Hotin ile ilgili gezi yazılarıma bağlantılara tıklayarak ulaşabilirsiniz!)

Nasıl gidilir?

Çernivtsi Garı
Çernivtsi'de uluslararası bir havalimanı var ve birkaç Ukraynalı şirket İstanbul ile Antalya'ya doğrudan uçuşlar sağlıyor-du... Ülkedeki karışıklıklardan ve maddi olanaksızlıklardan ötürü havalimanı Mart 2014'te uçuşa kapatılmış. Kiev ve İlbav’dan (Lviv) Çernivtsi’ye gitmenin en kolay yolu bana kalırsa tren. Otobüsler de var ama onca saatlik yolu, Ukrayna’nın eski otobüs ve bakımsız yollarıyla gitmek bir eziyet olur diye düşünüyorum. Benim yaptığım gibi geceleyin 1.15’te Lviv Garı’ndan kalkan 668 numaralı trenleri tercih etmek çok iyi bir fikir. Bütün gün İlbav’ı gezebilir; gece, yataklı vagonda uyuyarak ertesi gün 7,35’te Çernivtsi’ye varabilirsiniz. Biletleri İnternet sitesinde çevrimiçi olarak ya da gardaki bilet gişelerinden alabilirsiniz. Birinci mevkide “kupe” dedikleri 4 kişilik kompartımanları tercih etmenizi salık veririm. Bir kişilik kuşet (yatak) ücreti, yıkanmış ütülü nevresimler dâhil olmak üzere yaklaşık 100 grivna kadar (2015’te 13 TL) İkinci mevkide kuşetler daha ucuz olmakla birlikte kompartımanlar 15-20 kişilikmiş. Onca kişinin bulunduğu bir ortamda güvenlik açısından da hijyen açısından da gitmeyi göze alamazdım. Fiyat yeterince uygun olduğu için birinci mevkii tercih ettim hiç düşünmeden.

Yataklı vagondaki kuşetim
Trenler kalkış saatinden yarım saat önce perona giriyor. Gelir gelmez trene binip çarşaflarınızı yayabilir, uykunuza başlayabilirsiniz. Trene binerken biletleriniz kondüktör tarafından toplanıyor. İneceğiniz yere gelmeden önce kondüktör sizi pek de ince olmayan bir tutumla uyandırıp, sizden çarşaflarınızı toplamanızı istiyor.

Çernivtsi Garı, pek işlek olmayan bir durak. En azından kış mevsiminde… Yoksa Çernivtsi İlbav’dan sonra batı Ukrayna’nın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri. Neyse… Çernivtsi Garı, şehir merkezinin epeyce dışında. Garda hiç kimse tek kelime dahi İngilizce bilmiyor. Turist bilgilendirme bürosu ya da alabileceğiniz şehir haritası da yok. Öğlen 11.00-12.00 saatleri arasında kapanan bir emanet ofisi var. Yükünüz varsa buraya bırakabilirsiniz. Trenin gelme saatini bilen taksiciler ve bazı uyanıklar garda pusuya yatıp gelenlere “Taksi? Taksi?” diye bağırıyor. Resmî taksici olmayan bir çığırtkan, 40 grivna gibi fahiş bir fiyata beni kentin turizm ofisinin önüne dek götürdü. (En fazla 20 grivna ederdi hâlbuki) Turizm ofisinde İngilizce bilen birini bulunca cansimidi gibi yapıştım ve aklıma gelebilecek her şeyi sordum. Bir şehir haritası alarak yanından ayrıldım ve şehri keşfetmeye başladım.

Görülmesi gereken yerler

Pembe Katedral
İlk önüne geldiğim anıtsal yapı, gözalıcı pembe rengiyle Holovna Caddesi’ndeki “Kutsal Ruh Katedrali” oldu. Zaten Ukrayna’da neredeyse tüm Ortodoks kiliseleri böyle capcanlı renklerle boyanıyor. Ne güzel bir rastlantıdır ki girdiğimde içeride bir evlilik töreni yapılıyordu. Hayatlarının ikinci baharında olan orta yaşın biraz üzeri bir amcamızla bir teyzemiz yaşamlarını birleştiriyordu az sayıdaki davetlinin huzurunda. Biraz izleyip, birkaç fotoğraf çektikten sonra ayrıldım pembe katedralden.

Katedralin tam karşısında açıklık bir alan var. Gerçi ağaçlar arasında kendini pek göstermiyor ama ilerlediğinizde görebilirsiniz. Meydanda birkaç anıt, çevresinde birkaç ihtişamlı bina var. Güzel kareler yakalayabilirsiniz.

Doğrudan eski şehir merkezine gitmektense, çok sevdiğim bir şeyi yapmaya karar verdim ve turistik teamüllerin biraz dışına çıkıp şehrin arka sokaklarına daldım. İyi ki yapmışım. Bizim semt pazarlarına benzeyen bir alana geldim. Tezgâhlarında meyve-sebze ve envaiçeşit et, süt, deniz ürünü satan köylülerle karşılaştım. Ukrayna’nın bize en çok benzeyen yüzlerinden birini gördüm bu çarşı-pazar serüvenimde.

Herkes ekmek derdinde
Şehrin asıl tarihî merkezine doğru adımlarken, şehir hakkında önceden okuduğum yorumları ve yazıları düşünmeye çalışıyordum. Çernivtsi de bölgedeki tüm şehirler gibi çok köklü bir geçmişe sahipti. Rumenler, Türkler, Ruslar, Almanlar… Kimler geçmemişti ki bu kentten. Ama şehirde asıl iz bırakanlar Avusturyalılar ve Museviler olmuş. Eski kenti gören herkes sanki ağızbirliği etmişçesine Çernivtsi’deki Viyana esintilerinden söz ediyor, kente “Küçük Viyana” diyordu gezi yazılarında. Ben ise henüz Viyana’yı ziyaret etmemiş biri olarak bu konuda yorumsuz kalacağım.

İkinci Dünya Savaşı’na değin kentte hatırı sayılır oranda Musevi nüfus bulunuyormuş. Ukraynalılar, Rumenler, Lehler, Almanlar ve Museviler bir arada yaşamaktalarmış. Ama Naziler Musevilerin neredeyse tamamını toplama kamplarına götürüp katletmiş. Bugün Çernivtsi’de Musevi nüfus yok denecek kadar az. Ancak izleri hâlâ sürülebiliyor sinemaya, tiyatroya çevrilen sinagoglarda…

Belediye Binası
Merkez Meydanı dedikleri “Tsentralna Ploşça”ya inmek için yine Pembe Katedral’in önündeki meydana geliyorum. Katedrale yüzümü döndüğümde solumda kalan caddeler beni doğruca Merkez Meydanı’na götürecek. Burada şehrin masmavi boyanmış belediye binası yer alıyor. Meydana açılan ara sokaklardan biri “Teatralna Ploşça” yani Tiyatro Meydanı’na açılıyor. Bir koşu orayı görüp doğruca asıl bulmak istediğim yere gitmek istiyorum… Şehirdeki yegâne Türk izlerinin bulunduğu semt… Türk Caddesi, Türk Köprüsü, Türk Kuyusu ve Türk Çeşmesi…

Elimde harita olmasına karşın bir an beynim dönmüştü. Her gezginin başına gelir. Her ne kadar harita okumayı iyi bilseniz de bazen yön duygunuzu yitirirsiniz. Bir yerliye harita üzerinde gitmek istediğim yeri gösterip elimle bir yönü göstererek “bu taraftan” mı diye sordum. Tabii ki İngilizce bilmiyordu. Aldı beni taa dibine dek götürdü. Sonra da aynı yolu gerisingeriye döndü. Bu tür jestlere İspanya ve İtalya’dan alışkın olsam da Ukrayna bir hayli şaşırtıcı oldu benim için. Bu ülkede karşılaştığım en sevecen, en sıcak muamelelerden biriydi bu hiç kuşkusuz.  

Çernivtsi'de Türk izleri

Türk Çeşmesi
Şehrin bu bölgesi bir nebze engebeli. Vardığım yer yüksekte kalıyor. Aşağıda bir meydan var. Coğrafi olarak burası bir vadi ya da dere yatağına benziyor. Türk Köprüsü belki de eskiden bugün var olmayan bir akarsuyun üzerinde yer alıyordu. Ne yazık ki sorup öğrenebileceğim kimse yok… Türk Kuyusu ve Türk Çeşmesi ise köprünün altındaki alanda yer alıyor.  Merdivenlerden yavaş yavaş inerek semti keşfe başlıyorum. Türk Kuyusu dedikleri yer yan yana açılmış üç geniş kuyudan oluşuyor. Üzeri camla kapalı ama turistler buna rağmen bozuk paralar atarak bir dilek kuyusuna dönüştürmeyi başarmış burayı. Kuyunun hemen çaprazındaysa bir meydan çeşmesi bulunuyor. Yanıma yanaşan ve benimle doğrudan Almanca konuşmaya başlayan bir bey amca dili döndüğünce anlatmaya başlıyor bana bölgeyi. Bildiğim çatpat Almancayla Türk olduğumu söyleyince daha da bir hevesle anlatıyor. Anladığıma göre eskiden çeşme üzerinde işlemeler ve musluklar da varmış ama bugün yalnızca düz mermer.

Ermeni Kilisesi
Türk Köprüsü’nün herhangi bir özelliği yok. Sanırım var olan tarihî köprü yıkılmış ve yerine yenisi yapılmış ama adı yine Türk Köprüsü kalmış. Meydana bağlanan anacadde de Turetska; yani Türk Caddesi olarak adlandırılıyor. Semtte bunca Türk eserinin yer almasının nedeni, Çernivtsi bir dönem Türkler tarafından ele geçirildiğinde burada yoğunlukla Türk görevlilerin yaşamasıymış. Türkler Çernivtsi’de kısa süreli de olsa yaşadığına göre Çernivtsi’nin Türkçe bir adı olmalı ama hiçbir kaynakta bulamadım. Kamyanets’e Kamaniçe, Yazlovets’e Yazlofça diyen biz Türkler, Çernivtsi adını da mutlaka Türkçeleştirmiş olmalıyız ama ben çok uğraşmama, çok hatırı sayılır insanlara danışmama rağmen ulaşamadım bu bilgiye. Siz biliyorsanız lütfen ama lütfen beni de bilgilendirir misiniz?

Yokuş olan Türk Caddesi’ni çıkınca rotam üzerindeki bir diğer tarihî kiliseye varıyorum. Ermeni cemaatine ait olan bu kilise de dışarıdan çok güzel görünüyor. Fotoğrafladıktan sonra yoluma devam ederek Çernivtsi’nin o meşhur Avrupaî yörelerinden birine, Olha Kobilyanska Caddesi’ne varıyorum.

Güzel cadde, güzel üniversite

Olya Koblyanska Caddesi
Burası yayalaştırılmış geniş bir yol. Gerçekten de Avrupa esintileri taşıyan binalarıyla, ağaçlandırılmış, ışıklandırılmış ve banklarla süslenmiş çok şık bir cadde. Şehrin en iyi kafe, restoran ve mağazaları burada bulunuyor. Çernivtsi’nin İstiklal Caddesi diyebiliriz. Bol bol bakıp fotoğraf çekerek yürüyorum boydan boya. Cadde üstünde birkaç müze de var. Dilerseniz gezebilirsiniz. Benim Çernivtsi’de yalnızca bir günüm var ve daha sırada görmem gereken çok önemli bir durak ile doyurmam gereken çok aç bir karın var!

Olha Kobilyanska Caddesi üzerinde bir restoranda karnımı doyurduktan sonra birkaç hediyelik eşya dükkânına girip şehrin magnetlerinden aldım. (Çernivtsi’nin turistik bir yer olduğunu hediyelik ürünlerin çeşitliliğinden anlayabilirsiniz) Ardından elimdeki haritaya yeniden bakıp, Çernivtsi’nin en önemli tarihî ve mimarî eserlerinden biri olan Çernivtsi Üniversitesi yerleşkesine doğru yol almaya başladım.

Çernivtsi Üniversitesi
Kızıl tuğladan yapılan bu anıtsal yapı, 1864-1882 yılları arasında Çek mimar Josef Hlávka tarafından yapılmış. İlk olarak Dalmaçya ve Bukovina metropolitlerinin ikâmetgâhı olarak tasarlandıysa da içindeki derslikler ve kütüphaneleriyle en başından beri dinbilim (ilahiyat) eğitiminin verildiği bir yer olmuş. Sovyet döneminde din eğitimi durdurulmuş. İkinci Dünya Savaşı’nda yapı büyük zarar görmüş. Ukrayna bağımsızlığını ilan edince ulusal miras ilan edilip koruma ve onarım çalışmaları başlatılmış. Onarımın sonunda bina yeni haliyle UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak kayıt altına alınmış.

Bizans, Mağrip ve Endülüs mimari esintilerini harmanlayan çok değişik bir yapı olan Çernivtsi Üniversitesi yerleşke binaları gerçekten etkileyici ve görmeye değer. Girişler 15 grivna. Rusça ve İngilizce rehberli turlar yapılıyor ama İngilizce turlar Rusçaya oranla çok daha seyrek. Dilerseniz turdan bağımsız tek başınıza da yerleşkeyi gezebilirsiniz. İçerideki kiliseyi, ana binayı ve yerleşkenin arkasındaki botanik bahçesini mutlaka görmelisiniz. İçi de dışı da zevkle tasarlanmış olan bina fotoğrafçılara gerçekten çok güzel kareler sunuyor.

Çernivtsi serüveninin sonu

Çernivtsi Otogarı
Günübirlik Çernivtsi maceram, üniversite yerleşkesini ziyaret ettikten sonra sona eriyor. Şimdi Автовокзал (Avtovokzal) dedikleri otogara gidip Hotin için bilet alma zamanı. Otogar şehir merkezine uzak bir konumda. Toplutaşıma ile ulaşım olanağı var. Çernivtsi’de otobüs biletleri 3 grivna. Yol yaklaşık 20 dakika sürüyor.

Çernivtsi’nin ufak göründüğüne bakmayın. Eski şehir merkezini belki bir günde gezip bitirebiliyorsunuz ama belediye sınırları içinde 270 bine yakın kişi yaşıyor. Artık şehirle birleşmiş çevre ilçeleri de hesaba katınca Çernivtsi nüfusu 750 bini aşıyor. Şehirde enikonu bir kalabalık ve trafik var. Bu da dolayısıyla şehre bir canlılık ve hareket katıyor. Bu konuda bir sonraki durağım olan Kamaniçe’de büyük düşkırıklığına uğrayacağım…

***

Çernivtsi otogarından biletimi alıp neredeyse 1,5 saat sürecek bir yolculuk için Hotin otobüsüne bindim. Hotin gezi yazıma ulaşmak için blog’taki bu sayfama; ya da gezimanya.com’daki şu yazıma tıklayabilirsiniz! Şimdiden herkese iyi gezmeler!

Çernivtsi Hatırası

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder