Ukrayna gezisine çıkma kararını verdiğimde aklıma tek bir
düşünce vardı. Olabildiğince çok yer görmeli, herkesin gittiği büyük ve
kalabalık şehirlerin yanısıra küçük ama önemli kasabaları da gezmeliydim. Bu
nedenle gezimin iki önemli ayağı olan İlbav (Lviv) ve Kiev arasında doğrudan
yolculuk etmektense, mesafeyi biraz uzatıp güneye, vakti zamanında Türklerin at
koşturduğu, Türk bayrağının dalgalandığı topraklara yönümü çevirdim. 8 günlük
gezimi İstanbul > İlbav (Lviv) > Çernivtsi > Hotin > Kamaniçe >
Kiev > İstanbul güzergâhını izleyerek tamamladım. İşbu yazıda bu rotanın
Hotin ayağı anlatılacak.
(Çernivtsi ve Hotin ile ilgili gezi yazılarıma bağlantılara tıklayarak ulaşabilirsiniz!)
(Çernivtsi ve Hotin ile ilgili gezi yazılarıma bağlantılara tıklayarak ulaşabilirsiniz!)
Nasıl gidilir?
Kalenin iç avlusunun görünümü |
Hotin’e Kamaniçe’den (Kamyanets-Podilski) gelmek ise çok
daha kolay. Yaklaşık 25 dakikalık bir yolculukla Kamaniçe’den Hotin’e
gelebilirsiniz. Ben Çernivtsi’den Hotin’e otobüsle gelip, Hotin’den Kamaniçe’ye
taksiyle 125 grivnaya (2015’te 15 TL) gittim. Ukrayna’da taksi çok ucuz,
pazarlık etmek ve fiyatı önceden belirlemek koşuyla rahatça kullanmaktan
çekinmeyin. Gerçi 125 grivna bile çok fazla. Muhtemelen taksici abimiz beni
kazıkladı ama sorun yok. En azından rahat ve güvenli bir yolculuktu.
Hotin, yaklaşık 12 bin nüfuslu orta büyüklükte bir kasaba.
Evlerin geneli iki katlı, bahçe içinde müstakil yapılardan oluşuyor. Şehirdeki
yegâne çok katlı yapı, merkezdeki Sovyet tarzı çarşımsı yer. Şehir içinde
yürüyüş yapılabilecek büyük parklar var. Bunun dışında görülmeye değer tarihî
evleri, kiliseleri vs olan bir yer değil Hotin. Hotin’deki en önemli ilgi odağı
hiç kuşkusuz kalesi.
Hotin Kalesi’ni şehrin göbeğinde sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
Şehir dışında, Dinyester Irmağı kıyısında bulunuyor. Yürümeye kalksanız en
aşağı 30-40 dakika alır. Otogardan taksiye atlayın ve kapısında inin. Ben gidiş
20, dönüş 20, beklemesi de 10 grivna olmak üzere toplam 50 grivnaya (6 TL)
taksiciyle anlaştım.
Kalenin içindeki kilise |
Mevsim kış, hava soğuk olmasına rağmen kalede yalnız
değildim neyse ki! Büyükçe bir açıklıktan ve kalenin içinde yapılmış kilisenin
önünden geçtikten sonra kalenin asıl önemli yerlerine vardım. Büyük, yüksek ve
kalın duvarlı binaların içinde nice mahzenler, zindanlar, odacıklar, galeriler
var… Olabildiğince hepsine girmeye, hepsini görmeye çalıştım. Bazı bölümleri
müze gibi değerlendirmişler. Eski askerî giyitler, önemli kişilerin büstleri,
birkaç eski silah, zırh, işkence âleti ve tablo sergileniyor. Tablolardan biri
de bilin bakalım kime ait? Genç Osman’a!
Müze genelinde tek bir kelime dahi İngilizce bilgilendirme
yazısı, bırakın bilgilendirme yazısını yol gösteren ok veya tabela bile yok.
Öyle boş boş, yalnızca bakarak gezmelisiniz kaleyi. Gitmeden önce birkaç satır
okumakta yarar var. Ben de bildiğim, öğrendiğim kadarıyla kalenin geçmişiyle
ilgili birkaç bilgi paylaşayım…
Kale kapısı ve duvarlar |
Kalenin içinde sergilenen tarihi giysiler |
Aklın sınırlarını zorlayan işkence aletleri |
Kale girişindeki Ukraynaca tabela |
Türkler olarak pek çok kez kaleyi ele geçirmek için
girişimde bulunduysak da ilk zamanlar hep hüsrana uğramışız. Koskoca İstanbul’u
fetheden Fatih Sultan Mehmet bile Hotin’i düşürememiş. Hotin, Genç Osman
zamanında da kuşatılmış ama bir türlü alınamamış. Dayanacak gücü kalmayan Lehler
barış antlaşması istemiş. Hotin, Osmanlı bağlı ama ‘bağımsız’ olarak yaşamını
sürdüren Boğdan Prensliği’ne, yani dolaylı olarak Osmanlı’ya bırakılmış. Boğdan
askerlerinin yanısıra bir bölük Yeniçeri askeri de daimî olarak kalenin içinde
tutulmaya başlamış bundan sonra.
Kale stratejik öneminden dolayı ha bire gidip gelmiş
Türkler, Lehler ve Boğdanlılar arasında. Karlofça Antlaşması’yla Kamaniçe
Kalesini yitirdiğimiz için Hotin çok önem kazanmış. Bu nedenle 1711’de kukla
devletimiz olan Boğdan’dan (Moldova) bizzat biz devralmışız kaleyi. Doğu Avrupa’daki
tek kalemiz olduğu için çok önem vermiş, deyim yerindeyse asılmışız kaleye. Duvarlarını
güçlendirmiş, yeni eklentiler yapmışız. Ta ki 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı’nda
Hotin’i sonsuza dek terk eyleyene değin… Ama giderken boş durmamış, kaleyi
yakıp yıkmışız. Şu an mimari anlamda kalede bir Türk izine rastlanmamasının
nedeni zannediyorum ki budur…
***
Dinyester kıyısındaki Hotin, yemyeşil bir coğrafyanın tam
ortasında. Sisli puslu kış mevsiminde bile beni kendine hayran bırakan manzara,
yaz mevsiminde yeşile bürününce nasıl güzel oluyordur, hayal bile edemiyorum.
Tarihimizle ilgili böylesi önemli bir mekânın bu kadar az bilinmesi ve az
ziyaret edilmesi bizim açımızdan üzücü. Gönül ister ki Ukrayna’ya her yolu
düşen gitsin, gezsin, görsün.
Ben yanarım da, güzel fotoğraflar çekemediğime yanarım Hotin’de.
Siz eğer giderseniz yeşil Hotin’i fotoğraflamayı unutmayın!
Kara kışta bile Hotin yemyeşil bir yer olduğu belli |
Kale girişindeki 1. Vladimir (Volodimir) heykeli |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder