Yıldız Sarayı, bir zamanlar
Mihrişah Valide Sultan için yapılmış; ancak daha sonraları padişahlara da ev
olmuş, özellikle Sultan II. Abdülhamid’le özdeşleşmiş bir yer. Topkapı,
Dolmabahçe ya da Çırağan gibi tek bir yapı değil, bir yapılar bütünü Yıldız
Sarayı.
Sarayın ana binası |
Adını, Beşiktaş’ın Yıldız
semtinden alan saray; korusu, bahçesi, camisi, köşkleri, kasırları, saat kulesi,
tiyatrosu ve porselen üretimevi ile birlikte binlerce metrekareye yayılmış
durumda. Beşiktaş-Ortaköy arasında sahilden giden Çırağan Caddesi’nde bir kapı/tak
görmüşsünüzdür eğer yeterince dikkatliyseniz. İşte bu tak, Çırağan Sarayı ile
Yıldız Sarayı’nı birbirine bağlayan bir köprüydü. Diğer saraylara oranla
oldukça sapa bir konumda bulunduğu için, en az bilinen, en az ziyaret edilen
yerlerden biri Yıldız Sarayı. Ulaşımı oldukça meşakkatli.
Beşiktaş’taysanız, bizim
yaptığımız gibi Serencebey’in dik yokuşunu çıkarak ulaşabilirsiniz. Barbaros
Bulvarı üzerindeyseniz Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yanından Yıldız’a girerek
saraya kısa sürede gidebilirsiniz. Yıldız Parkı içinden giriş yok.
Saraya varınca etrafa
bakındık, bir bilet gişesi aradık. Güvenlik bölmesi olan camekâna yaklaştık
bizi taa karşıdaki ana binaya gönderdiler. İçeride boş boş oturan bir biletçi
ve bir güvenlik görevlisi vardı. Müzeye fazla ziyaretçi gelmediği belliydi.
İçeride zaten bizden başka hiç ziyaretçi yoktu. Etraf karmakarışıktı, her yerde
baretli işçiler, güvenlik paravanları ve iş araç-gereçleri vardı. İşin kötüsü,
bazı bölümler ziyarete kapatılmıştı. Hâlbuki İnternet sayfasında bu onarıma ve
bazı bölümlerin kapalı olduğuna ilişkin hiçbir bilgilendirme ve uyarı yazısı
yoktu.
Moralimiz bozulmuştu bir
kez ama hazır bunca yolu gelmişken, hiç değilse açık bölümleri gezelim dedik. Biletimizi
aldıktan sonra “fotoğraf çekmek yasaktır” dendi ve görünürde herhangi bir
görüntü kayıt cihazımız olmamasına rağmen güvenlik görevlisi sürekli dibimizde
durdu; çok rahatsız ediciydi. Uzun bir koridor gibi düzenlenmiş müzeyi bu
rahatsız bakışlar altında gezdik; odaları gördük ve çıktık.
Cihannüma Köşkü’nü geçmek
istedik fakat ortalıkta ne bir yönlendirme levhası vardı ne de görevli. Yine
güvenliğe gidip köşkün yerini sorduk. Bir görevli geldi ve köşkü sanki “lütfetmişler”
gibi gezdik. Bir kere sinirim bozulmuştu. Bu nedenle Cihannüma Köşkü’nden de bir
şey anlamadık. Köşkten aklımda kalan tek şey, müthiş manzarası. Üç bir taraftan
denizi gören bu mükemmel köşk Cihannüma (Sular Âlemi) adını sonuna dek hak ediyor.
Köşkün bahçesi de onarımlar yüzünden çok bakımsız ve göleti kuruydu.
Yıldız Sarayı Tiyatrosu, Ada
Köşkü, Büyük ve Küçük Mabeyn Köşkleri ve hamamlar ise kapalıydı. Görmek
istediğimizde köşklerde onarım olduğunu söylediler. Tiyatroyu sorduk, görevli
çağıralım açtıralım dediler. Gerçekten çok öfkelenmiştim. “İstemez” deyip
çıktık. Para verip gezmiş olsam gerçekten çok büyük pişmanlık duyardım.
Allahtan ki müzekartla girdim. Umarım onarım bittiğinde her şey düzelir, daha
ilgili çalışanlar atanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder