Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Yıldız Sarayı

Yıldız Sarayı, bir zamanlar Mihrişah Valide Sultan için yapılmış; ancak daha sonraları padişahlara da ev olmuş, özellikle Sultan II. Abdülhamid’le özdeşleşmiş bir yer. Topkapı, Dolmabahçe ya da Çırağan gibi tek bir yapı değil, bir yapılar bütünü Yıldız Sarayı.

Sarayın ana binası
Adını, Beşiktaş’ın Yıldız semtinden alan saray; korusu, bahçesi, camisi, köşkleri, kasırları, saat kulesi, tiyatrosu ve porselen üretimevi ile birlikte binlerce metrekareye yayılmış durumda. Beşiktaş-Ortaköy arasında sahilden giden Çırağan Caddesi’nde bir kapı/tak görmüşsünüzdür eğer yeterince dikkatliyseniz. İşte bu tak, Çırağan Sarayı ile Yıldız Sarayı’nı birbirine bağlayan bir köprüydü. Diğer saraylara oranla oldukça sapa bir konumda bulunduğu için, en az bilinen, en az ziyaret edilen yerlerden biri Yıldız Sarayı. Ulaşımı oldukça meşakkatli.

Beşiktaş’taysanız, bizim yaptığımız gibi Serencebey’in dik yokuşunu çıkarak ulaşabilirsiniz. Barbaros Bulvarı üzerindeyseniz Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yanından Yıldız’a girerek saraya kısa sürede gidebilirsiniz. Yıldız Parkı içinden giriş yok.

Saraya varınca etrafa bakındık, bir bilet gişesi aradık. Güvenlik bölmesi olan camekâna yaklaştık bizi taa karşıdaki ana binaya gönderdiler. İçeride boş boş oturan bir biletçi ve bir güvenlik görevlisi vardı. Müzeye fazla ziyaretçi gelmediği belliydi. İçeride zaten bizden başka hiç ziyaretçi yoktu. Etraf karmakarışıktı, her yerde baretli işçiler, güvenlik paravanları ve iş araç-gereçleri vardı. İşin kötüsü, bazı bölümler ziyarete kapatılmıştı. Hâlbuki İnternet sayfasında bu onarıma ve bazı bölümlerin kapalı olduğuna ilişkin hiçbir bilgilendirme ve uyarı yazısı yoktu.

Moralimiz bozulmuştu bir kez ama hazır bunca yolu gelmişken, hiç değilse açık bölümleri gezelim dedik. Biletimizi aldıktan sonra “fotoğraf çekmek yasaktır” dendi ve görünürde herhangi bir görüntü kayıt cihazımız olmamasına rağmen güvenlik görevlisi sürekli dibimizde durdu; çok rahatsız ediciydi. Uzun bir koridor gibi düzenlenmiş müzeyi bu rahatsız bakışlar altında gezdik; odaları gördük ve çıktık.
Cihannüma Köşkü’nü geçmek istedik fakat ortalıkta ne bir yönlendirme levhası vardı ne de görevli. Yine güvenliğe gidip köşkün yerini sorduk. Bir görevli geldi ve köşkü sanki “lütfetmişler” gibi gezdik. Bir kere sinirim bozulmuştu. Bu nedenle Cihannüma Köşkü’nden de bir şey anlamadık. Köşkten aklımda kalan tek şey, müthiş manzarası. Üç bir taraftan denizi gören bu mükemmel köşk Cihannüma (Sular Âlemi) adını sonuna dek hak ediyor. Köşkün bahçesi de onarımlar yüzünden çok bakımsız ve göleti kuruydu.  


Yıldız Sarayı Tiyatrosu, Ada Köşkü, Büyük ve Küçük Mabeyn Köşkleri ve hamamlar ise kapalıydı. Görmek istediğimizde köşklerde onarım olduğunu söylediler. Tiyatroyu sorduk, görevli çağıralım açtıralım dediler. Gerçekten çok öfkelenmiştim. “İstemez” deyip çıktık. Para verip gezmiş olsam gerçekten çok büyük pişmanlık duyardım. Allahtan ki müzekartla girdim. Umarım onarım bittiğinde her şey düzelir, daha ilgili çalışanlar atanır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder